Ömer beş yaşında
ailesiyle birlikte yaşayan, mutlu, sevecen ve yardımsever bir çocuktu. Bir gün
Ömer dışarıda oyun oynarken canı sıkılıp eve gitti. Eve gittiğinde annesini yerde
baygın bir halde gördü. İlk önce şaka yapacağını düşündü ama daha sonra anladı ki
annesi ölmüştü. Ömer’in çilesi işte o an başladı. Artık hayatında annesi yoktu
artık Ömer öksüzdü hem de altı ay sonra okula gidecekken. Aradan üç ay geçti.
Ömer artık o koca evde babası Ahmet Bey ile yaşıyordu. Bir gün babası eve
geldiğinde yanında bir kadın ve çocuk vardı. Babası: ” Senin artık yeni annen
bu ve yeni oyun arkadaşın ise kardeşin Faruk.” dedi. Bu sözlerden sonra sanki
Ömer’in üstüne bir kamyon düşmüş gibi oldu. Ne diyeceğini bilemedi, başını öne
eğdi. Gözleri kıpkırmızı oldu. Ömer’in üvey annesi Ömer’i sevmiyor. Ömer’in
varlığı bile onu sinirlendiriyordu. Bu yüzden Ömer’e kötülükler yapıyor,
cezalandırıyor, ona hayatı zindan ediyordur.
Bu günler böyle geçerken Ömer ve
Faruk’un okul çağları geldi. Üvey anne, ne kadar kabul etmek istemese de ikisi
çok iyi arkadaş oldu. Faruk annesinin yaptığı kötülükleri hiç içine sindiremedi.
Annesinin aldığı her şeyi Ömer’le paylaştı. Faruk ve Ömer okula beraber gidiyor,
derslerine beraber çalışıyordu. En sevdikleri şey: evin arka bahçesinde top
oynamaktı. Arka bahçeden gelen bağırtıyla Faruk’un annesi kendini bir anda
kendini arka bahçede buldu. Faruk yemyeşil çimenlerin üzerinde hareketsiz bir
biçimde yatıyordu. Başucunda duran Ömer’in gözlerinde yaşlar vardı. Ömer,
Faruk’un annesini görünce “Ben yapmadım, ben yapmadım!”diyerek kenara çekildi.
Faruk’un annesi yanına gelip, “Neyin var oğlum, ne oldu oğlum?” diye sordu. Faruk’un
annesi ne yapacağını bilmedi. Öylece kalakaldı. Bir süre sonra kendine geldi ve
hemen Ahmet Bey’i aradı. Ahmet Bey eve gelince hemen Faruk’u doktora götürdü. Doktor
muayene etmiş ve bir sürü tahlil istemişti. Bu tahliller sonucunda Faruk’un
hastanede yatması gerekiyordu. Faruk ve annesi hastanede kaldılar. Ömer ve
babası ise eve geldiler. Ertesi gün babası Ömer’i alt komşusuna bırakarak
hastaneye geri döndü. Faruk’un odasına girdi. Bir hemşire odaya girdi ve doktor
bey Faruk’un anne ve babasını odasına bekliyor, dedi. Anne ve babası doktorun odasına
girdi. Doktor elinde tahlil sonuçlarıyla onları bekliyordu. Anne ve babası aynı
anda çocuğumuzun neyi var diye sordular. Doktor Bey “Önce sakin olun.” dedi. “Şimdi
söyleyeceklerim sizi çok üzecek ama hiçbir şeyin sonu değil” dedi. Faruk ilik
kanseri olmuştu. Eğer uygun ilik bulunursa Faruk’un iyileşebileceğini ama
bulunmasının çok zor olduğunu, önce ne kadar eş, dost, akraba varsa test için hastaneye
getirmelerini söyledi.
Test sonuçlarına göre uygun ilik bulunursa işleri çok
kolay olacaktı. Bu arada da Faruk odaya anne ve babasının gelmesini iple
çekiyordu. Annesi ve babası ise ne kadar tanık varsa test için hastaneye
çağırıyorlardı. Akşama kadar hastanede test için ne kadar tanıdık varsa
hepsinin kan tahlilleri alındı. Babası ise Ömer’in yanına komşusunun evine
gitti. Babasını gören Ömer, “Baba Faruk nerede, nasıl, iyi mi?” diye sordu.
Babası “Faruk bir süre daha hastanede kalacak tamamen iyileşinceye gelecek.”
dedi. Ömer’in içine bir kurt düştü. Babası evden ayrılırken komşuları ile
babasının konuşmasını dinledi. Ömer bu durum karşısında çok üzüldü. Ömer, babasına
kendisinin de kan aldırıp test yaptırmak istediğini söyledi. Babası bunu kabul
etmiş. Ertesi gün Ömer’i de babası hastaneye götürmüş. Test için kan
aldırmıştır. Ve hemen Faruk’un odasına koştu. Faruk ise Ömer’i görünce çok
sevindi. İkisi sohbet ederken hemşire anne ve babasını yine doktorun odasına
çağırdı. Doktor “Size pek sevineceğiniz haberler vereceğim. Bu gün de test için
kan verenler oldu. Bunların arasından bir kişi uyar diye bekliyorum. Siz
ümidinizi kesmeyin ve dua edin.” dedi. O gece bütün aile heyecan içinde
sonuçları çıkmasını beklediler. Ömer’in orada olması Faruk’u bir anda
canlandırdı.
Sabahın erken saatlerinde hemşire anne ve babayı doktorun odasına
çağırdı. Müjde! Aranan ilik bulundu, dedi doktor. Hem de yedi yaşında Ömer adın
da bir çocukta. Faruk’un annesi ne diyeceğini bilemedi, Ömer’e yaptıklarını
düşündü. Anne ve babası hemen Faruk’un odasına gittiler. Annesi, Ömer’e “Ömer
oğlum beni affet. Sana bu güne kadar yaptığım tüm kötülüklerden dolayı özür
dilerim” diyerek boynuna sarıldı. Faruk’un iyileşmesi sana bağlı, senin iliğin
uyuyormuş, dedi. Faruk, Ömer’in sayesinde sağlığına kavuşmuş ve hep birlikte
evlerine gitmiş mutlu mesut bir hayat sürdürmüşlerdir.