-Benim,
ben ismet!
-Ä°smet
mi? Yoksa sen?
-Evet,
ta kendisi liseden…
Bir süre konuştular, dertleştiler.
İsmet, ben de geleyim deyince onu kırmaz, onu da gemiye bindirir.
-Hem
bana yol arkadaşı olursun ha!
Yaklaşık on saat sonra
gemi iyice yol almış, hava kararmıştı. Herkes uyumuştu. Gemiden yükselen küçük
ışıklar suya vurdukça ilginç renklerde göze yansıyordu. Hava tam karanlık
olmamakla beraber, oldukça hafif esen bir rüzgâr vardı. İsmet battaniyesini
alıp biraz yürümek için arkadaşlarının yanından ayrıldı. Battaniyesi onu sıcak
tutuyor, uykusunu getiriyordu, az kalsın bir köşeye yığılıp kalacaktı. Yüzüne
çarpan hafif yağmur onu kendine getirdi, hemen ayıldı. Hava gittikçe
sertleşiyordu. Dalgalar, gemiyi sağdan ve soldan adeta dövüyordu. Hatta bazıları
güverteye kadar taşmaya başladı, herkes seslere uyanmıştı. Neler olduğuna
şaşkınlıkla bakıyorlardı, işler gittikçe kötüleşiyordu, insanlar buradan nasıl
kurtulacaklarını düşünüyorlardı. Tayfalarına yeni katılan gemiciler, kusmuş
etrafı batırmıştı. Deniz iyice azmış, dalgaların şiddeti arttırmıştı. Herkesin
aklında tek bir soru vardı “Nasıl kurtulacaklardı?” hepsi birden güverteye çıktılar.
Ä°smet’i filikaların yanında görünce ne olduÄŸunu sordular kızgın bir ÅŸekilde,
beklenmedikleri bir cevap aldılar:
-Erken
kalkan erken yol alır. Aptallar! Görüşürüz, doğru görüşemeyiz, sizin işiniz
bitti.
Aralarından en irice olanı onu öldürmek istercesine ileri doÄŸru atıldı. Ancak filikaya çoktan binmiÅŸti. Ä°smet’in yakasından tuttuÄŸu gibi yukarı çekti. Herkes, Ä°smet’in üzerine atılıyor, yumrukları yüzüne yapıştırmak için birbirleri eziyorlardı ancak Ä°smet can havliyle kendini en yakın filikaya attı. Bu olayları Efe Bey uzaktan ilgiyle takip ediyordu. Onuru incinmiÅŸti, koca gemide sadece iki filika vardı. Ä°smet bunlardan birini alır ise yeteri kadar kiÅŸi gelemeyecekti. Ä°smet filikaya bindiÄŸi an filikanın bir halatının kopuk olduÄŸunu gördü. Muhtemelen bu gördüğü son ÅŸeydi. Filika ters dönmüş, ÅŸahlanmış bir at edasıyla Ä°smet’i üstünden atmıştı. Ä°smet yüzme biliyordu ancak paçası filikaya takılmıştı. Vücudunun yarısı suyun altınaydı ve tutunabileceÄŸi en ufak bir yer bile yoktu. Denizin azgın suları onu birkaç dakika içinde boÄŸup atmıştı, ÅŸans o ki boÄŸulduÄŸundan saniyeler sonra güneÅŸ çıkmıştı. Ä°smet yüzükoyun yerde yatarken, kara uçsuz bucaksız Büyük Okyanus’un ardından görülüyordu. Bu ada ulaÅŸmak istedikleri Japonya’ydı. Hemen gemiden dışarı çıkıp kendilerini bu adaya attıkları zaman içlerini bir sevinç kapladı. Mutlu oldular. Ä°smet’in haline üzülmüş ancak buraya geldiklerine de çok sevinmiÅŸlerdi. Efe Bey’in de hali pek farklı deÄŸildi. Hemen bu sevinç faslını geçip bir an önce karısının ve çocuklarının yanına dönmek istiyordu.
Güvertenin üstündeki sandıklardan birine oturup hamalları beklemeye baÅŸladı. Efe Bey’in gözüne güvertede boylu boyunca yatan Ä°smet iliÅŸti, içi bir tuhaf oldu. Sanki başına kötü bir ÅŸey gelecekmiÅŸ gibi. Tam bunları düşünürken iki iriyarı adam çıkageldi. Bunların yabancı uyruklu olmalarını anlamak pek zor deÄŸildi. Biri oldukça beyaz ve Rus ÅŸivesine benzer bir ağız üslubuyla konuÅŸuyor, diÄŸeri ise sakalından ve kıyafetlerinden Arap uyruklu olduÄŸu rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Beyaz olan oldukça ağır bir sandığın yanında durdu ve “Bunları mı taşıyacağız?” diye sordu. Efe Bey ağır baÅŸlılıkla “Evet” cevabını verdi. Hamallar sandığı sanki fırlatır gibi kaldırdı ve hızlıca götürdüler. Sandıkların hepsini at arabalarına yükledikten sonra o da baÅŸka bir at arabasına bindi ve büyük bir ÅŸatonun bahçesine toplandılar. Herkes heyecanlı bir ÅŸekilde bekliyordu, birkaç dakika sonra bahçeye 30-35 yaÅŸlarında bir Bey geldi. Tabakları, porselenleri inceledi ve beÄŸenmiÅŸ gibi başını salladı ve oradan uzaklaÅŸtı. Orta yaşın biraz üstünde bir adam “Yanınızda Ä°smet adlı bir adam var mı? diye sordu. Efe Bey’in cümleleri boÄŸazına düğümlendi ve aÄŸzından usulca “O öldü.” diye fısıldadı. Adam inanmamış gibi arkaya doÄŸru gerildi ancak tedirgin olduÄŸu her halinden belliydi. KardeÅŸimi oraya bir görev için göndermiÅŸtim, tek amacı bu görevi baÅŸarmak ve buraya dönmekti, bunu bile baÅŸaramamış, diye bağırdı. Efe Bey ne yapacağını ne söyleyeceÄŸini bilemedi. Artık bir ÅŸeyler yapması gerekiyordu. Efe Bey artık gidebilir miyim? diye sordu. Efe bey tam arkasını dönmüştü ki kabzasından çıkarılan bir silah sesi duydu. Vücudunda bir sıcaklık hisseti, birkaç damla kan yere damladı.